Günümüzde, yoğun stres, endişe ve duygusal zorluklarla başa çıkmak giderek daha önemli hale geliyor. Ancak, doğanın bize sunduğu çözümlerden biri olan Bach çiçek terapisi, duygusal dengeyi yeniden kazanmak için güçlü bir araç olabilir. Dr. Edward Bach tarafından geliştirilen bu terapi, çeşitli bitkisel özlerin insan duygularını dengelemek için kullanılmasına dayanmaktadır.
“Nezaketten öldürmek” deyişini hiç duydunuz mu? Nezaket ve öldürmek gibi birbiriyle zıt ve çelişkili anlamları olan kelimelerle bir şey anlatmaya kalkışmak pek de hoş olmasa gerektir. İnsanları yaşatmaya çalışmak çok daha uygun olmaz mı?
İşler istediğiniz gibi gitmediğinde kendinize ne dersiniz? Yıllar önce bir devlet kuruluşu için bir eğitim çalışması yürütmekle görevlendirilmiştim. Kadrosu az, iş yükü çok olan bölümün müdürü, bazı formların kayıt ve dosyalanmasında on sekiz ay geriden gittiklerini anlattı. Haftanın her günü dairenin önünde uzun kuyruklar oluşuyor, insanlar daha mesai saati başlamadan gelip ellerinde evrakları beklemeye başlıyordu. Kendisine bu kadar bunaltıcı koşullara nasıl dayanabildiğim sordun. “Bunun için bir felsefenizin olması gerekir” dedi. ' Akıllı kadın. Bu çalışkan yöneticiyle tanışma zevkini tattığım günden beri, insanlara “Felsefeniz nedir?” diye sormak hoşuma gidiyor. Çünkü bu, hayatı yaşama tarzlarını anlamanın anahtarını oluşturuyor. Friedrich Nietzsche şöyle demişti: “Yaşamak için bir nedeni olan her şeye katlanır.” Sizin yaşama nedeniniz nedir? İnsanların ve zamanın sınavından geçebilmek için bir felsefeye özellikle ihtiyacınız vardır. Duygusal tepkilerinizi, sizi sabote etmek yerine desteklemeleri için yeniden programlamanız önemlidir. Olumsuz bir şey olduğunda yapıcı felsefeniz devreye hemen girer ve meydan okumalara öfkeyle değil, itidalle yaklaşmanıza yardımcı olur.
“Bana gerçekten korkunç bir şey yapmış olan birisini nasıl olur da aklımdan çıkarabilirim?” diye düşünebilirsiniz. Bir seminerde Eleanor Roosevelt’in sözünü duvarda asılı bir pankartta ilk gördüğüm günü hiç unutmayacağım. Deyişini biraz değiştirip şöyle demiştim: “Rızamız olmaksızın, hiç kimse öfke duygusuna kapılmamıza yol açamaz.” Bir katılımcı itiraz etmişti: “Ne tür insanlarla birlikte çalışıyorum bilemezsiniz. Birisi yüzüme bağırdığında bu beni çıldırtmamalıdır mı demek istiyorsunuz?”
Günümüzde, yoğun stres, endişe ve duygusal zorluklarla başa çıkmak giderek daha önemli hale geliyor. Ancak, doğanın bize sunduğu çözümlerden biri olan Bach çiçek terapisi, duygusal dengeyi yeniden kazanmak için güçlü bir araç olabilir. Dr. Edward Bach tarafından geliştirilen bu terapi, çeşitli bitkisel özlerin insan duygularını dengelemek için kullanılmasına dayanmaktadır.
“Nezaketten öldürmek” deyişini hiç duydunuz mu? Nezaket ve öldürmek gibi birbiriyle zıt ve çelişkili anlamları olan kelimelerle bir şey anlatmaya kalkışmak pek de hoş olmasa gerektir. İnsanları yaşatmaya çalışmak çok daha uygun olmaz mı?
İşler istediğiniz gibi gitmediğinde kendinize ne dersiniz? Yıllar önce bir devlet kuruluşu için bir eğitim çalışması yürütmekle görevlendirilmiştim. Kadrosu az, iş yükü çok olan bölümün müdürü, bazı formların kayıt ve dosyalanmasında on sekiz ay geriden gittiklerini anlattı. Haftanın her günü dairenin önünde uzun kuyruklar oluşuyor, insanlar daha mesai saati başlamadan gelip ellerinde evrakları beklemeye başlıyordu. Kendisine bu kadar bunaltıcı koşullara nasıl dayanabildiğim sordun. “Bunun için bir felsefenizin olması gerekir” dedi. ' Akıllı kadın. Bu çalışkan yöneticiyle tanışma zevkini tattığım günden beri, insanlara “Felsefeniz nedir?” diye sormak hoşuma gidiyor. Çünkü bu, hayatı yaşama tarzlarını anlamanın anahtarını oluşturuyor. Friedrich Nietzsche şöyle demişti: “Yaşamak için bir nedeni olan her şeye katlanır.” Sizin yaşama nedeniniz nedir? İnsanların ve zamanın sınavından geçebilmek için bir felsefeye özellikle ihtiyacınız vardır. Duygusal tepkilerinizi, sizi sabote etmek yerine desteklemeleri için yeniden programlamanız önemlidir. Olumsuz bir şey olduğunda yapıcı felsefeniz devreye hemen girer ve meydan okumalara öfkeyle değil, itidalle yaklaşmanıza yardımcı olur.
“Bana gerçekten korkunç bir şey yapmış olan birisini nasıl olur da aklımdan çıkarabilirim?” diye düşünebilirsiniz. Bir seminerde Eleanor Roosevelt’in sözünü duvarda asılı bir pankartta ilk gördüğüm günü hiç unutmayacağım. Deyişini biraz değiştirip şöyle demiştim: “Rızamız olmaksızın, hiç kimse öfke duygusuna kapılmamıza yol açamaz.” Bir katılımcı itiraz etmişti: “Ne tür insanlarla birlikte çalışıyorum bilemezsiniz. Birisi yüzüme bağırdığında bu beni çıldırtmamalıdır mı demek istiyorsunuz?”