Blog yazılarımızı okumak için tıklayın

Mutluluğun Sırları - Ne Söyleyeceğinizi Bilmediğinizde Ne Söylemelisiniz?

Tarih: 08.03.2023 09:00
Mutluluğun Sırları - Ne Söyleyeceğinizi Bilmediğinizde Ne Söylemelisiniz?
Üzerinde oturduğunuz söz sandalyesini birisi aniden altınızdan çekiverse ne söylemeniz gerektiğini biliyor musunuz?
Birinci olarak, birisi yaralayıcı bir sözle kafanızı allak bullak ettiğinde ne söylememek gerektiğini bilmeniz çok önemlidir. “Bu doğru değil” türünden şeyler söyleyerek kendinizi savunmaya ya da olumsuz açıklamayı, “Bunu kabul etmiyorum” türünden bir yalanlamayla reddetmeye çalışmayın.
Niçin? Birisi size beklenmedik bir sözlü darbe indirdiğinde siz infial içinde bunu reddederek karşı saldırıya geçerseniz, zokayı yutmuşsunuz demektir. Eğer birisi, “Niçin hep savunmadasın?” derse ve siz de, “Hayır, hiç de savunmada değilim/” diye karşılık verirseniz, sadece onun açıklamasını pekiştirmiş olursunuz. Eğer birisi bir bayanı aşırı duygusal olmakla itham ediyor ve o da “Ben duygusal değilim” diye itiraz ediyorsa, ister istemez iddiayı kanıtlamış olur.
Yapma Demeye Son Verin
“Akıl her şeyi harfiyen alır ve bir fikrin tersi üzerinde odaklanma yeteneği yoktur.”
                                                                                                                                        - TONGUE FU DÜŞÜNCESİ
Atölye çalışmalarımızdan birinde bir katılımcı itiraz etti: “Bu bana saçma geliyor. Bir şeyin doğru olmadığını söylemek nasıl olur da onu teyit eder? Büyük soru! Aklın söylenen bir şeyin tersini tahayyül etmediğini anlamak gerekiyor. Sadece işittiğini duyar. Ona bir şeyi yapma dediğinizde, tam da önlemek istediğiniz şeyi yapar. Basit bir örnek bunu gözler önüne serer:
Lütfen, ağzımın suyunu akıtacak kadar tatlı, kaymaklı dondurmayla dolu bir cam kâseden söz etme. Vanilyalı dondurmanın iki yanından aşağı süzülen lezzet dolu erimiş çikolata kümelerini tasvir etme. Üstünde kiraz taneleri bulunan çalkalanmış köpüklü beyaz krema tepeciklerini artık düşünme. Uzun saplı kaşığını o hoş tatların lezzet dolu karışımına daldırıp dudaklarına götürdüğünü ve dilinin ucuyla tattığını hayal etmeye son ver.
Son verebilir misiniz? Aklınız sözcüklerin çağrıştırdığı resimler üzerinde odaklanır ve etme, düşünme, son ver gibi talimatlara kulak asmaz. Sporcular bu yüzden hayallerinde arzu etmedikleri şeyleri (“ikinci kez gene ağa takma!”) değil, arzu ettikleri şeyleri (“ilk servisi karşıya geçir!”) canlandırırlar. Profesyonel koçlar bu yüzden, “Bu kadar hızlı sallanma!” demez, “Daha yavaş sallan!” derler. Müzisyenler bu yüzden kendilerine “Yüksek sesle çalmamalıyım” yerine, “Yumuşak çalmalıyım” derler
Başkalarıyla konuşurken ya da kendi kendinizle konuşurken sadece olumlu kelimeler kullanın. Çalışma arkadaşınız, “Niçin sinirleniyorsun?” dediğinde, “Ben sinirli değilim” derseniz izlenimini daha da pekiştirirsiniz. Bir dostunuz, “Bu kadar ürkek olma” dediğinde, “Ben ürkek değilim” derseniz, kelimeyi böyle olumsuz kullanmanız hoşa gitmeyen görünümü daha da güçlendirir.
Richard Nixon bunu zor yoldan öğrendi. Mevkiini kullanarak kişisel yarar sağladığı yolundaki ithamlara, televizyonda da yayınlanan bir röportajda, “Ben düzenbaz değilim” sözleriyle karşılık vermişti. Olumsuz suçlamaları geri püskürtmek amacını taşıyan bu sözler aslında konumunu daha da zayıflatmış ve kendisine duyulan tepkiyi pekiştirmişti.
Bu çok önemli ilke her türlü iletişimde geçerlidir. Yerel televizyonların birisinin sunucusu, bir gece programını şu deyişle kapatmıştı: “İnsanları huzursuz etmenin en güvenilir yolu yapmayın demektir.” Aynı şey başka arzu edilmeyen davranışlar için de geçerlidir. Sokakta birbirleriyle dalaşan çocuklara “Kavga etmeyin” dediğinizde ne olur? “Ağlamayacağım” diye kendinize güç vermeye çalıştığınızda bunun etkisi nasıl olur? Elemanlarınıza, “İşe geç gelmeye artık bir son verin” dediğinizde ne olmaktadır?
Bugünden itibaren kendinizle ve başkalarıyla iletişim kurarken hep olumlu cümleler kullanın. “Birbirinize saygılı davranmanız gerekir.” “Yüzümde bir Mona Lisa tebessümü olacak.” “Pazartesiden itibaren işe zamanında gelin. Zamanında derken, saat sekizde aşağıdan kahvenizi alıyor olmanızı değil, masanızın başında telefonları yanıtlamaya hazır olmanızı kastediyorum.”
Soruya Soruyla Cevap Verin
 “Öfkenin en iyi ilacı geciktirmedir.”
                                                                                                                                                                     - SENECA
Birisi beyninizdeki düşünceleri okursa nasıl tepki gösterirsiniz? Böyle bir durumda, “Ne demek istiyorsunuz?” sorusuyla 89 topu hemen karşı tarafa geri atın. Bu sorunun güzelliği çok çeşitli düzeylerde işlerli olmasındadır. “Ne demek istiyorsunuz?” sorusu:
• Bir şeyler söylemiş olmanızı sağlar
• Öfkenizi geciktirir ve sizi saldırıya tepki göstermekten alıkoyar.
• Temelde yatan konuyu açığa çıkararak size gerçek durum üzerine konuşma fırsatı verir.
• Kendinizi toparlamanız için zaman kazandırarak düşüncelerinizi ileride pişman olmayacağınız bir şeyler söyleyecek şekilde düzenlemenizi mümkün kılar.
• Ham değil tersine zekice bir tepki işlevi görür.
Kıskançlığın hemen her zaman diğer kişinin durumunu bütünüyle yanlış yorumlamaktan kaynaklandığı söylenir. Öfke de öyledir. Bu konu bir seminerde gündeme geldiğinde, katılımcılardan biri gönüllü olarak söz alıp şöyle dedi: “Ben bu yöntemi geçen hafta farkında olmadan kullandım. Tek bildiğim çok iyi işe yaradığı.” Şunları anlattı:
“Çalıştığım işyerinde altı ay önce terfi ettim, şimdi eski arkadaşlarımın şefiyim. Kibarca söylersek çok hassas bir durum. Cuma günü tam paydostan önce en beğendiğim elemanlarımdan biri odama geldi, kapıyı kapatıp koltuğa oturdu ve bana hiç de iyi bir şef olmadığımı söyledi.
“Afallamıştım. İnsan ilişkilerindeki becerileriyle övünen birisiyim. Önce, elimden geleni yapmaya çalışıyorum demek istedim, ama sonra bunun kendimi haklı gösterme çabası olarak algılanabileceğini düşündüm. Bunun yerine ne demek istediğini sordum.
“O zaman şunu dedi: ‘Kimse ne olup bittiğini bilmiyor. Haftalardır ekip toplantısı yapmadık.’ Bu sayede asabını bo­zan şeyin iletişim bozukluğu olduğu ortaya çıktı. Böylece, benim iyi bir şef olup olmadığım yerine, herkesi bilgilendirebilmek için neler yapmamız gerektiği üzerinde konuşmaya başladık.
Cahil mi, Bilgili mi?
‘‘Her münakaşanın temelinde birisinin cahilliği yatar."
                                                                                                                                                 - LOUIS D. BRANDEIS
Bir süre önce bir arkadaşım teşekkür etmek için aradı. “Altı yaşındaki oğlum geçen gün karşıma dikilip benden nefret ettiğini, annesi olmamı istemediğini söyledi. Çok kırılmıştım. İlk düşüncem, ‘Nankör çocuk, senin için bütün yaptıklarımdan sonra bana bunu nasıl söylersin?’ demek oldu. Ama bunun bir faydası olmayacağını düşündüm ve aklıma sizin ithamlara soruyla karşılık verme öneriniz geldi. ‘Ne demek istiyorsun?’ diye sordum.
“İçini çekerek anlatmaya başladı: ‘Jim’lerdeki partiden sonra bütün arkadaşlarım gece yatıya kalacak, bir ben eve döneceğim. Bu çok kötü.’ Sinirini bozan gerçek neden ortaya çıkmış olduğu için, ertesi gün kendisinin hokey maçına yetişmek üzere sabah erkenden yola çıkmak zorunda olduğumuz için yatıya kalmasının mümkün olamadığını anlattım. Bu soru sayesinde ağzımdan kötü sözler çıkmasını önleyebildim. Oğlumun kırıcı yorumuna körü körüne tepki göstermek yerine kendisiyle durumu açık bir şekilde konuşabildim.”
Kaynağı Aramak mı, Yüzeysel Tepki mi?
 “Cehalet gönüllü talihsizliktir.”
                                                                                                                                                                   – ANONİM
Aşağıdaki öykü, sorunlu bir duruma yol açan nedeni açığa çıkarmanın niçin önemli olduğunun başka bir örneğini sunmaktadır.
Öğretmenin biri yağmurlu geçen bir hafta sonundan sonra sabah içeri girdiğinde sınıfın ortasında yerde bir su birikintisi görür. Hademeyi çağırıp birikintiyi gösterir, o da bir bez getirip suyu kurular ve yeri siler. Ertesi sabah aynı senaryo tekrarlanır.
Öğretmen üçüncü gün sınıfa girdiğinde gene su birikintisiyle karşılaştığında bina amirini arayarak, “Üç gündür aynı durumla karşılaşıyorum. Lütfen gelip bir bakar mısınız?” der. Yaşlı teknisyen birkaç dakika sonra kapıda göründüğünde elinde bez yoktur. Öğretmen şaşkın bir bakışla, “Yeri nasıl sileceksiniz?” diye sorar. “Silmeyeceğim” der usta, “Ben sızıntıyı gidereceğim.”
Birisi yanlış ya da kaba bir şey yaptığında, insanlar çoğu zaman “su birikintisini silmeye” çalışıyor. Problemin kaynağını arayıp tamir etmek yerine yüzeyde görünen şeye tepki gösteriyorlar.
Akıllarından Geçeni Okuyun
“incelik aslında bir tür akıl okumadır.”
                                                                                                                                             - SARAH ORNE JEWETT
Birkaç yıl önce kilisedeki bir düğün provasına katılmıştım. Koridordaki kafilede yer alan ve ellerinde çiçek buketi taşıyan beş yaşındaki kız birden huysuzlaştı ve devam etmek istemediğini söyledi. Annesi, kızını disipline etme çabasıyla hemen dışarı çıkardı.
Birkaç dakika sonra kiliseye yeniden girdiklerinde kız gene aynı huysuzluğu yaptı. Utanç içindeki anne, uslu davranması için kızını azarlamakla yalvarmak arasında gidip geliyordu. İki yaklaşım da işe yaramadı ve çocuk surat asmaya devam etti.
Tam gelinle damadın sabrı tükenmek üzereyken kızın büyükannesi yavaşça sordu: “Lisa, sen bugün yemekten sonra uyudun mu?” Küçük kız hayır anlamında kafasını salladı. Huzursuzluğunun asıl sebebi işte ortaya çıkmıştı. Yaşlı kadın, yorgun ve aşırı heyecanlı torununun azara değil uykuya ihtiyacı olduğunu biliyordu. Kızı kollarına alıp arkada bir yerdeki bir sıraya yatırdı ve sakinleştirici bir ninni söylemeye başladı. Kız birkaç dakika sonra uykuya dalmıştı.
Büyükannenin gergin bir duruma böyle bilgece yaklaşmasına tanık olduğum için kendimi çok talihli hissettim. Kızın davranışı karşısında anne sadece su birikintisini siliyor, o yüzden de birikinti yeniden ortaya çıkıyordu. Küçük kızın “aklını okuyan”, onun ne hissettiğine duyarlı olan büyükanne ise, gerçekte ne olduğunu tahmin edip arızayı giderebiliyordu
Bu, sizin açınızdan ne anlama gelebilir? Birisi yanlış bir davranış içindeyse iki tercihiniz olabilir. Ya şikâyet edersiniz ya da soru sorabilirsiniz. Çoğu zaman söz topunu konuşma sahasının karşı tarafına geri atarak sorunun nedenini açığa çıkarabilirsiniz. “Niçin böyle düşünüyorsunuz?” ya da “Ne demek istiyorsunuz?” gibi sorularla, arzu edilmeyen davranışların kaynaklarını saptayarak giderme yolunda adımlar atabilirsiniz.
 
Hemen Sor
Yükleniyor...